Yeni yıla girmemize günler kala sokakların ışıltısı ve süslü çam ağaçlarının görkeminden gözümüzü alamıyoruz. Yılın son ayına ve yeni başlangıçlar yapmaya yöneldiğimiz heyecanlı ve bir o kadar da stresli dönemlere hoş geldin demeye hazırlanıyoruz. Mağazalarda birbirinden farklı tatta rengarenk çikolatalar, makaronlar, pastalar ve dahası ilgimizi çekiyor. Bazen isteyerek alıp keyifle tükettiğimiz bu ürünler, bazı zamanlarda sadece mutsuz olduğumuz için tüketmemize neden olmaktadır. Beslenme ve ruh halimiz arasında doğrudan ve bir o kadar da güçlü bir bağ bulunmaktadır. Yapılan araştırmalara göre tüketilen besinler vücudumuzda metabolik gereksinimlerin yanında zihinsel ve bilişsel birçok beyin fonksiyonumuza da etkide bulunmaktadır. Değişen ruh hallerimiz genellikle beslenme düzenimize yoğun bir şekilde etki etmektedir. Ruh hali ani ve sık değişen bireylerde; stres, üzüntü, kaygı vb. durumlarda tüketimi kolay olan yüksek kalorili besinler ya da iştahsızlık yaşadıkları görülmüştür.
Kişi de oluşan farklı duygu durumları, tüketimde bulunacağı besinleri seçmesinde önemli rol oynamaktadır. Beslenme düzenimizi ve ruh halimizdeki değişimlere etki eden faktörlerden biri de mevsimlerdir. Kış mevsiminde yaz ve ilkbahar mevsimine göre daha az güneş ışığı almamızdan dolayı melatonin hormonu seviyesi artmaktadır. Aynı zamanda serotonin seviyemizde düşmektedir. Serotonin hormonunun seviyesindeki düşüklük bireylerin demoralize olmaya ve depresif ruh hallerine yatkınlığa sebebiyet verebilmektedir. Mindfulness’ da olduğu gibi bazı durumlar birbiri ile ne kadar anlamsız gözükse de evrende bulunan tüm ögeler birbirini tamamlayan bir döngü içerisindedir. Her oluşum yeni bir etkileşimle döngüye girerek bize bunu açıklar. Beslenme düzenimiz; sağlıklı olmamız, sosyal alanlarda daha aktif bireyler olmamızın yanında yaşam kalitemizi de yükseltmemizi sağlamaktadır. Ruh hali değişimimizde ve özellikle depresif ruh halindeyken normalden daha sık ya da aşırı yeme davranışımızın sebebi duygusal yeme/açlık olabilmektedir. Genellikle oluşan bu durumda; kişilerin ilgisi fiziksel açlık yerine duygusal açlığı tamamlamaya yönelik besin alımı olarak nitelendirilir. İkili anlaşmazlıklar ya da ayrılıklar, başarısızlıklar, aldatılmalar, işsizlik, kayıplar ve yas süreçleri bu durumlarda sık karşılaşılmaktadır. Durumla karşı karşıya kalan birey aidiyet duygusunun eksikliği ya da boşlukta olduğu düşüncesi ile tüm çözüm yollarını yiyecek ve içeceklere odaklayarak geçirebilmektedir. Bu durumun önüne geçmek için alışveriş listelerine mevsimine uygun meyve/sebze seçimlerini ekleyerek, hazır yiyeceklerin aksine sağlıklı atıştırmalıklar hazırlamak odak noktanızı değiştirirken öz disiplininizi de tatmin edecektir. Tüketilen yiyecek standart hayatında bir amaçtır; bu durum söz konusu olduğundaysa tüketim yapılan yiyecek araca dönüşmektedir.
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Farklılıklarımıza ve değişimlerimize rağmen yaşama umutla sarılıp, aynadaki bizi her zaman olduğu gibi sevmeyi ve özümüze şefkatle sarılmayı unutmamalıyız.”
1 11 Ay Önce
1
1 11 Ay Önce
1